Japon üretici ‘90’lı yılların başında Avrupalı rakiplerinin güçlü otomobilleriyle baş edebilmek için yepyeni bir stratejinin fitilini ateşledi. Buna göre sadece ralli parkurlarında yarışacak bir otomobil yaratılacaktı. Geçmişten gelen tecrübenin de etkisiyle kısa süre içinde hedefteki otomobile ulaşıldı. Motor sporları meraklılarının kalbinde kısa sürede taht kurmayı başaran bu otomobil tahmin ettiğiniz gibi Lancer Evolution ismini taşıyordu.
FIA’nın her geçen değişen yarış kuralları çerçevesinde kısa süre içinde Lancer Evolution’un bir de yol versiyonu olarak tanımlanan kardeşi oldu. Günümüzde bir kült mertebesine erişen otomobil kelime anlamı olan ‘evrim’le de birebir örtüşüyor.
‘80’li yıllarda Galant VR-4 modeliyle parkurlarda boy gösteren Mitsubishi, firma mühendislerinin hummalı çalışması sonrasında Lancer’ın daha hafif ve küçük bir versiyonu olan Evolution I ’i yarattı. Bir modelin pistlerde boy gösterebilmesi için en az 2 bin 500 adet üretilmesi gerekliliği Mitsubishi firmasını hiç de üzmedi. ‘92 ve ‘93 yılları arasında tam 5 bin adet EVO I bantlardan indi.
EVO’nun can damarını 2.0 litrelik üstten çift eksantrikli 4G63 kodlu motoru oluşturuyordu. Daha hafif bir krank mili, daha yüksek sıkıştırma pistonları, yeni tasarlanmış rot çubuklarıyla EVO I performans otomobili olduğunu kanıtlamaktaydı. Motorunun 3000 d/d’de ürettiği 308 Nm’lik tork ve 6000 d/d’de sunduğu 247 HP’lik güç göz alıcıydı. Bu muazzam güç, 5 ileri W5M33 şanzıman ile tekerleklere iletiliyordu. ’93 ve ’95 yılları arasında geliştirilen Lancer Evolution II, ilk versiyonda göze çarpan yol tutuş problemlerine yönelik olarak tasarlanmıştı. 256 HP’ye yükseltilen motor gücüne rağmen tork yerinde saymaktaydı.
Asfaltta sürekli kızışan rekabet Evolution III ’ün geliştirilme sürecinin odak noktası oldu. Soğutma sistemi geliştirilen otomobil daha geniş bir arka kanat, gelişkin soğutmalı fren sistemi ve çarpıcı panel eklentileriyle, yükseltilen motor gücünü dışarıya belli ediyordu. 9.0:1’lik sıkıştırma oranı ve 6250 d/d’de üretilen 266 HP’lik gücüyle ortaya oldukça esaslı bir performans koyuyordu. Sadece bir yıl içinde 7 binlik bir satış rakamına ulaşan Evolution III, o tarihe kadar en çok satan EVO modeli oldu.
’96 Ağustos’unda tanıtılan Evolution IV, satışa çıktıktan sonraki üç gün içerisinde ulaştığı 6 bin adetlik satış rakamıyla ‘EVO çılgınlığı’nı gözler önüne sermişti. Araç, tamamen yeni Lancer platformu üzerinde şekillendirilmişti ve birçok teknolojik ekipman barındırıyordu. Daha da güçlendirilen turbo motor 6500 d/d’de 276 HP güç, 3000 d/d’de ise 352 Nm tork üretir hale gelmişti. Firmanın yeni geliştirdiği ‘Active Yaw Control’ (aktif savrulma kontrol sistemi – AYC) isimli teknoloji EVO’yu yol tutuş hususunda rakipsiz hale getiriyordu...
WRC’de yer alan otomobillerin gün geçtikçe maruz kaldıkları evrimleşme süreci ‘Dünya Ralli Otomobili’ isimli yeni bir sınıfın doğuşuna ön ayak oldu. Bu sınıftaki otomobiller Grup A kurallarına sadık kalacaklardı ancak homologasyon zorunluluğu getirilmedi. Böylece araçların belli bir amaç doğrultusunda geliştirildiği vurgulanmış oluyordu. Mitsubishi firması elindeki platforma hala güveniyordu ve 1998 yılının ocak ayında Evolution V ’i tanıttı. 373 Nm’lik torku 3000 d/d’de üreten otomobil selefine sadık kalarak 276 HP’lik bir güç çıkışı sunuyordu.
’99 yılında tanıtılan Evolution VI ’nın en göze çarpan özellikleri soğutma performansı ve motor dayanıklılığıydı. Daha büyük tasarlanan sis farları başta olmak üzere dikkat çeken makyaj operasyonu otomobile daha hırçın bir görünüm vermişti. Aracın aerodinamiğinde yapılan iyileştirmeler ve yenilenen arka kanat diğer ayrıntılardı. Bu jenerasyonun o dönemde takımını Dünya Ralli Şampiyonası’nda başarıdan başarıya koşturan Tommi Makinen’in ismini taşıyan özel bir versiyonu da üretildi.
2001 yılında Evolution VII tanıtıldı. Mitsubishi ilk kez WRC sınıfında yarışacaktı ve aracın seri üretime geçme zorunluluğu bulunmuyordu. Araç, firmanın en yeni Lancer Cedia platformu üzerinde geliştirildi ve selefinden daha büyük boyutlara sahipti. Otomobilde yepyeni bir teknoloji daha bulunuyordu: ‘Active Center Differential – ACD’. Aktif merkez diferansiyeli olarak nitelendirilen bu sistem elektro-hidrolik bir mekanizma çerçevesinde çalışmaktaydı.
EVO VII’nin motoru selefiyle aynı gücü üretmesine rağmen 383 Nm’lik bir tork değerine ulaşmıştı. Bu değer, daha az sınırlayıcı olan manifoldlar ve daha ufak, ikiz tribün yerleşimi sayesinde elde edilmişti. Bu muazzam değerlerle EVO, zamanının en hızlı otomobillerinden birisi olmuştu... Japon üretici bu geliştirmelerin ardından son dört yıl içerisinde iki adet daha EVO yarattı. Bunlar da Evo VIII ve EVO XI isimlerini aldı. İşte bu Efsanevi otomobilin ilk halinden son haline dönüşümünü gösteren resimler İlk EVO dan Son Evoya kadar..
1. jenarasyon EVO l 2. jenerasyon EVO ll
3. Jenerasyon EVOIII 4. Jenerasyon EVO lV
5. Jenerasyon EVO V 6. Jenerasyon EVO Vl
7. Jenerasyon EVO Vll 8. Jenarasyon EVO Vlll
9. Jenerasyon EVO lX 10. Jenerasyon EVO X
MİTSU-EVO AİLESİNİN GÖZDESİ DENEBİLİR FULL+FULL MODİF OLMUŞ